9 Şubat 2019 Cumartesi

türk mitologyasından bir sone

"2.2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere" sahip öğrenci yetiştiriyormuşuz, öyle söylüyor milli eğitim kanunnamesi. daha kendilerini kontrol edemeyen hücrelere, bir anda binlerce gereksiz bilgi bindiriyorlar. sonra o binlerce gereksiz bilgiyi soracakları, bir sürü küçük sınav yapıyorlar. o sınavlara girmeyenler sorumsuz, sınavlara girip düşük not alanlar yine sorumsuz, bir zamanlar yüksek aldığı sınavlarda puanı düşenler yine sorumsuz oluyor. o sorumsuzluklar geliyor, zaten gereksiz bilgilerle dolup taşmış kafaya sorun oluyorlar. o sorunlar da, küçük tırtıllar gibi başlıyor kemirmeye içlerini. ve çok önemli yumurtalar bırakıyorlar oraya "suçluluk" adı altında.

"2.3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak"mış amacı bu sistemin. belki bir zamanlar deyip, gülelim geçelim istiyorum ama yok. gülünecek bir şey yok çünkü. hayır varsa öyle bir şey, söyleyin biz de gülelim. mutluluğun öğretmenlerden bile uzaklaştırıldığı, gelenin doktor gidenin mühendis olduğu, sözel bölümlerin "iş yok" denip aşağılandığı, edebiyat dersinde şiir yorumlama ezberletildiği sistemde öğrenci ancak sinirden güler çünkü.

"8. Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkan eşitliği sağlanır" demiş bir "atasözümüz". yıllar yıllar evvel söylendiği ne kadar belli. özel okul denilen bir konseptin varlığından çok önce, kolejler hala zeka ve başarı belirteçleri olarak görülürken, "proje okul kapsamında, 15 yıllık öğretmenlerinizi alıp sizi yepyeni bir tür öğretmenle bırakıyoruz"cular daha ortalarda yok iken, parası olan paçayı kurtarmıyorken, eğitim gerçekten imkan eşitliği iken yazılmış.

"12. Türk milli eğitiminde laiklik esastır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır." Daha cümle kendi içinde çelişiyor, eğitim sisteminde kararlı bir durum olabilir mi sizce. Laikliğin bahsinde bile suratları düşen, savunmaya geçen bir hükumetin bu yasayı tümden kaldıramamasını korkuya bağlıyorum.

"27. İlköğretimini tamamlayan ve ortaöğretime girmeye hak kazanmış olan her öğrenci, ortaöğretime devam etmek ve ortaöğretim imkanlarından ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanmak hakkına sahiptir." 11 yıllık öğrenciyim, biri daha bana açıklamadı "ilgi istidat ve kabiliyetlerin" lise sınavındaki karşılığını. Ha yeteneklerim arasında hepi topu dört gün zaman kısıtlamasıyla kıçtan ter akıtarak toplam 240 soru çözmek için bir yıl çalışmak, dershane yolu çekmek, stres ve beklentiler altında ezilmek sonucunda delirmemek var eğer onu soruyorlarsa. Kabiliyetlerim de herhalde o çaba olmadan da girilebilecek bir okula yerleşmiş olup içimdeki eğitim sevgisini hala hayatta tutmam ve yarı sevdiğim bir okulda devam etmemdir. (Neden diye sorarsanız, proje okullarıyla tüm başarılı Anadolu Liseleri yüzeyselleştirilip eğitimleri bozduruldu. Özel okula mahkum kaldım. Ne kadar aldığım eğitimin beni mutlu eden yanları olsa da içinde bulunduğum ortamdan yoruldum.)

Sizce daha ne kadar bulabilirim bu içi boş maddelerden? Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz, Madde 4. Bir kaç gün önce, ALES'te sonuncu olan, "bakan" yeğeni yüksek lisans kazandı. İlköğretim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır, Madde 7. Türkiye'nin hala bir çok küçük ilçesi, köyü, hatta şehri bile kız çocuklarının eğitimine hiçbir çaba harcamıyor. 2018'deki TÜİK verilerine göre erkeklerde okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde bir. Kadınlarda? Yüzde beş.

Bir ülkenin eğitimi o ülkenin geleceğini etkiler.
Geleceğimizi tuvalete atmayın.

küçük organizma